in

Sevgi DoluSevgi Dolu

Atatürk ve Evrim

Atatürk ve Evrim Üzerine İncelemeler

Atatürk’ün Evrim Üzerine Araştırmaları

Öncelikle yazıma hepinizin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramınızı kutlayarak başlamak istiyorum. 96. yıldönümünü coşkuyla kutladığımız bu günlerde Atatürk’ün, arkadaşlarının ve onun değerli halkının bize bıraktığı bu cumhuriyete ve vatana biz cumhuriyetin gençleri olarak sahip çıkmalıyız diye düşünüyorum. Hepsinin ruhları şad olsun. Şimdi birazcık bu yazımızda ne anlatacağım ona değinmek istiyorum.

Atatürk’ün bilime ve ilime ne kadar önem verdiğini az çok herkes bilir. Hatta kendisi bu düşüncesini defalarca dile getirmiştir ve çok bilinen şu sözünü söylemiştir: “Hayattaki en hakiki mürşit ilimdir, fendir”. Atatürk bilimin her türlüsünü destekler ve bir ülkenin bilimin ışığında ilerlemesi gerektiğini söyler ve ancak biz bu yolu izlersek muhasır medeniyet seviyesine ve üstüne çıkabileceğimizi söylerdi. Peki, bilime böyle önem veren araştıran bunun üzerine demeçler veren bir insanın biyoloji ve doğa hakkındaki görüşlerini açıkçası ben merak ettim ve sizinle paylaşmak istiyorum.

Afet İnan’ın Atatürk hakkında hatıralar ve belgeler kitabını okumanızı öneririm. Bu fikre merakımın çıkış noktası bu kitaptır. Orada medeniyetin geçmişine ve tarihine dair Atatürk’e sorular yöneltilir ve Atatürk bunlara cevap verir. Bir soru şu şekildedir: “İnsanların nereden ve nasıl geldikleri hakkında, beşeriyetin bugünkü umumi telakkisine yaraşabilecek esas ne olabilir?”

Atatürk bu soruya şu şekilde cevap vermiştir: “Malumdur ki umumiyetle hayat hakkında bugün kabule şayan görülen kuram şudur: Hayat, herhangi bir tabiat harici doğa dışı etkenin müdahalesi olmaksızın dünya üzerinde tabii ve zaruri bir kimya ve fizik seyri neticesidir. Hayat sıcak, güneşli, sığ bataklıkta başladı. Oradan sahillere ve denizlere yayıldı, denizlerden tekrar karalara geçti. İlk hayvan denizlerde balık ve karalarda muhtelif kemikli mahluklar oldu. Bunlar muhtelif uzun devirlerde şekilden şekle evrimleştiler.

Şimdi insanların nereden ve nasıl geldiği hakkındaki nokta-i nazarı tespit edelim: İnsanlar sularda kaynaşıp çırpınan bir mevcuttan bugünkü şekline geldi. İnsanın bugünkü yüksek zeka, idrak ve kudreti milyonlarca ve milyonlarca nesilden geçerek hazırlandı.” Burada görebileceğiniz gibi Atatürk evrimin biyolojik bir evre ve gerçek olduğunu kabul etmiştir. Başka örneklerle yazımıza devam edelim.

Atatürk ve Evrim
Görsel

Örnekler

Bu örneklerimi Prof. Dr. Zafer Toprak ve vikisözden alıntılıyorum. “Yalnız çok eski zamanlarda  yeryüzünde insanların bulunmuş oldukları muhakkaktır.” Bir başka örneğimize geçersek; “Tahmini hesaplara göre insan dördüncü devrin ibtisidasında, yani milattan yüz bin sene evvel mevcut idi.” Buradan anlayabileceğimiz gibi Atatürk insanların ve canlıların bugünkü şekline dönüşmesi için belli evreler geçirmesi gerektiğini anlamıştı ve bu çıkarımı yaptığını da aldığı notlardan yapabiliyoruz.

Başka örneklerle devam etmek istiyorum: “Çok sonraları kayalarda da görülen ilk hayat izleri pek basit şeylerdir. Küçük hayvan kabukları, deniz otlarının sapları.” Burada ise hayatın başlangıçta çok basit olduğunu tekrardan dile getiriyor. “Bu zincire nazaran insanın sair memeli havyanlar gibi, basit bir sınıfa ait cetlerden geldiği kanaatine varılır.” Tekrardan insanın evrimine değiniyor. Bir başka örnek “Bu memeli hayvan da bir nevi yerde sürünen hayvandan ve nihayet buda balıklardan geliyor. Bunların hepsi de ilk hayat şekli olan iptidai hücreye dayanıyor.”

Son bir örnek daha vermek istiyorum: “İnsanların ceddi olarak tavsif olunan mahluk kayalar arasında saklanan koşucu bir mahluk idi. Bu mahluk kolayca ağaca tırmanabiliyor, ayaklarının başparmaklarıyla ikinci parmakları arasında bir maddeyi tutabiliyordu. İnsanımsı maymunlardan sonra insanlar meydana çıkmıştır.”

Sonuç olarak Atatürk’ün bu sözlerinden şu çıkarımları yapabiliriz. Atatürk evrimsel biyoloji üzerine çalışmalar yapmıştır ve epey kafa yormuştur. Bunun sonucunda ise evrimin bir doğa yasası olduğunu ve biyolojik bir gerçek olduğunu kabul etmiştir. Ayrıca verdiğim örnekleri inceleyecek olursak ilk örnekte evrimi kabule şayan kuram olarak tanımladığını söylemiştir. Atatürk, yaşamın başlangıcının bir çorbada başladığını da söylemiştir. Bu çorba kelimesini birçok makalede ve kitapta bulabilirsiniz. Örneğin; yazarı Richard Dawkins olan Gen Bencildir adlı kitapda su, karbondioksit, metan ve amonyakın bir araya getirilerek belirli evrelerden geçirildiğinde yaşamın nasıl başladığına dair izler elde edildiği vurgulanmıştır.

Aminoasitlerin yaşamın başlangıcında çok önemli ve temel bileşen olduğu bulunmuştu. Atatürk’ün insanların nasıl evrimleştiğine dair söylediklerine gelirsek sudan evrimleşerek geldiklerini dile getirmiştir. Ayrıca insanın zekasının ve bugünkü şeklinin milyonlarca yıldan sonra bu hale geldiğini eklemiştir.

En önemli ve son sonucumu söyleyerek yazımı bitirmek istiyorum. Örneklerden birinde bütün bu evrimsel sürecin iptidai hücreye dayandığını söyler. Buradan şunu çıkarabiliriz ki; Atatürk evrim üzerine çok isabetli araştırmalar yapmıştır ve çok değerli kaynaklardan bu araştırmalarını teyit etmiştir. Yani günümüzdeki çoğu insan gibi değerli olmayan ve güvenirliği çok az olan kaynaklardan değil, evrim ve biyoloji üzerine gerçekçi yaklaşımları ve kanıtları olan kaynaklardan çalışmıştır. Bir kez daha Atatürk burada bilimsel bir araştırmanın nasıl yapılması gerektiğini kendisi göstermiştir. Bilime bu kadar önem vererek Türk halkına siyasi, askeri vb. yollarda ışık tuttuğu gibi bir o kadar da bilimsel yolda ışık tutmuştur.

Editör: Berfin Sucu

Ne düşünüyorsunuz?

7 Points
+ Oy - Oy

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir